57. Kendine Destek Olmanın Anlamı

Kendine iyi bak! Sevdiklerimize sık sık tekrarladığımız bir cümle bu. Bazen alışkanlıkla söylüyoruz bazen hakiki bir şefkatle. İnsanın kendine iyi bakması ne anlama geliyor? Zorluklar ve engeller karşısında, hayatın ıstıraplı anlarında kendini kucaklamak, kabullenmek, kendine destek olabilmek… Hayatta desteğe en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlar, kendimizi kötü hissettiğimiz zamanlar. Suçluluk hissettiğimizde, utandığımızda, hayal kırıklığı, pişmanlık, endişe, korku yaşadığımızda, kendimizi yetersiz, değersiz, anlamsız gördüğümüzde en çok, desteğe ihtiyacımız var. Oysa çelişkili biçimde, tam da bu zamanlar kendimize karşı en sert, suçlayıcı, küçümseyici, en anlayışsız davrandığımız zamanlar olabiliyor. Kendi desteğimize en çok ihtiyaç duyduğumuz anlarda kendimize düşmanca davranabiliyoruz. Bunu değiştirmek nasıl mümkün olur?  

56. Kendini Koşulsuz Sevmek

Kendini koşulsuz sevebilmek neden kolay değil? Kendimizi eksik, kusurlu, değersiz hissettiğimiz her anın gerisinde, kendimize dayattığımız bir koşul var. Hiç durmadan soluduğumuz kötü hava gibi benlik algımızı zehirleyen ve kendimize duyduğumuz sevgiyi tehdit eden koşullar… Bu bölümde, bu koşulları tespit etmek ve kendimizle kurduğumuz ilişkiye daha yakından bakabilmek amacıyla içe dönük bir sorgulama yapacağız. Kendini sevmek, kişisel gelişim alanında tekrarlanan belki de en yüzeysel, en klişe konulardan biri: Kendini sev. Kendine destek ol. En yakın arkadaşın ol. Her şey kendini sevmekle başlar… Bunların hepsi kulağa hoş gelen sözler ama bir yandan da bulanık ve muğlak. Tam olarak ne demek kendini sevmek? Ölçülebilir bir değer mi? Kendimi sevdiğimi ya da sevmediğimi nasıl bileceğim? Amaç kendimi sevmekse eğer, bunu nasıl başaracağım? Kısacası kendini sevmekle ilgili tüm bu öğütleri ve telkinleri gerçeğe dayalı, anlamlı ve somut eylemlere nasıl dönüştürebilirim?

55. Aklına Güvenebilmek

Hayatımızın çoğunu kendimizi düşünerek geçiriyoruz. Zihnimiz kendi hakkımızdaki düşüncelerle meşgul. Kararlarımızı, seçimlerimizi belirleyen, davranışlarımızı ve eylemlerimizi yönlendiren, bu düşünceler. İşte bu yüzden aklına güven duyabilmenin ilk adımı, kendi hakkındaki akılsızca düşüncelerden kurtulmak. Kendinize duyduğunuz saygıyı, sevgiyi, güveni, özgüveni bir tür bağışıklık sistemi olarak düşünün. Nasıl bağışıklık sistemi vücudumuzun sağlığını korumak üzere virüsleri, bakterileri, zararlı maddeleri tespit edip bizi hastalıklardan ve enfeksiyonlardan korumak için çalışıyorsa, özgüven duygusu da bir bakıma bizi zihinsel ve duygusal olarak dayanıklı tutabilmek için işlev görüyor. Zihinsel ve duygusal sağlığımıza yönelik potansiyel tehditlere karşı bir savunma hattı, özgüven. Bir lüks veya ayrıcalık değil. Sağlıklı ve mutlu bir hayat için insani bir ihtiyaç.

54. Özgüven

Hayatta çok şey başarmış olmasına rağmen özgüveni eksik insanlar var. Birçok hedefe ulaşmış, değer yaratmış, zorlukların üstesinden gelmiş olup yine de kendisiyle kurduğu ilişkide mutsuz olan, yetersizlik, değersizlik duygularını bir türlü aşamayan insanlar… Diğer taraftan, başarısızlıklara, aksiliklere, yenilgilere rağmen özgüveni kolay kolay sarsılmayan insanlar da var. Hatta somut bir başarısızlık karşısında bile kendini başarısız görmeyen, hemen ayağa kalkıp güvenle yola devam eden insanlar… Bu iki insanı birbirinden ayıran nedir? Kendileriyle kurdukları ilişkiyi bu kadar farklı yapan ne olabilir? Sahip olduğumuz en önemli ilişki, kendimizle kurduğumuz ilişki. Kendi hakkımızdaki düşüncelerimiz, kendimize dair duygularımız. Her şeyi ve herkesi görmezden, duymazdan gelebiliriz. Kendimiz hariç! Bu yüzden mutlu bir yaşamın temel taşı, özgüven.

52. Bir Davranışı Değiştirebilmek

Kim olmak istiyoruz? Nasıl davranmak istiyoruz? Neden faydasız davranışlardan ve kötü alışkanlıklardan vazgeçmekte zorlanıyoruz? İstediğimiz yönde davranmayı başarmak ve hayatımızda kalıcı bir dönüşüm yaratabilmek için bizi kısıtlayan düşünce kalıplarıyla ve tanıdık ama verimsiz duyguların konforuyla yolumuzu ayırmamız gerekiyor.  

51. Davranışlarımızın Gerçek Sebebi

”Hepimiz kendi düşüncelerimizin birer sonucuyuz’” demiş Buda. Stoacı filozof Marcus Aurelius’e göre mutlu bir yaşam, sandığımızdan daha az şey gerektirir çünkü mutluluğun kaynağı kendi içimizde, kendi düşünce biçimimizdedir. Bir başka Stoacı düşünür Epiktetos ise ‘’Dışımızdaki koşulları seçemeyiz ama koşullara nasıl tepki vereceğimiz her zaman bize kalmıştır’’ diyor. Psikolojinin kurucularından olan düşünür William James ise ‘’insanlığın en önemli keşiflerinden biri’’ diye nitelemiş bu yaklaşımı. İnsanlığın en önemli keşiflerinden biri, diyor, düşüncelerimizi değiştirerek hayatımızı değiştirebileceğimiz gerçeğidir. İnsanlık tarihi boyunca, antik çağdan bugüne dek dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı düşünce akımlarında karşımıza çıkan ortak bir yaklaşım bu: Hayatımızı düşüncelerimizle yaratıyoruz. Peki ama nasıl? Bu bölümde, bu önemli sorunun peşine düşeceğiz. Keşke yapmasam, değiştirebilsem dediğimiz davranışlar, kurtulmak istediğimiz alışkanlıklar ya da hayatımıza katmak istediğimiz yeni davranış biçimleri…  İstediğimiz yönde davranabilmek ve kalıcı bir dönüşüm yatabilmek için ihtiyacımız olan ilk şey, neyi neden yaptığımızı anlamak. Ve bunu anlamanın ilk yolu düşüncelere ve duygulara bakmak.

50. ÖZEL BÖLÜM: Bir Yılın Öğrettikleri

MUTLU BEYİN bir yaşında! Bundan bir yıl önce podcaste başlarken aklımda temel bir soru vardı: Daha mutlu, daha doyurucu bir hayat için, hayatı daha fazla mutluluk ve anlamla yaşayabilmek için kendime nasıl daha güçlü, daha özgür, daha mutlu bir zihin yaratabilirim? Bu soruyu düşünmek bile umut ve cesaret uyandırdı bende. Podcasti yaratmamı sağlayan motivasyon da bu umudu paylaşma isteği oldu. Yaşadığımız her tecrübeyi, zihnimizle şekillendiriyoruz. Tecrübe ettiğimiz her şeyi, düşüncelerimizle yaratıyoruz. Bu yüzden zihnimizin niteliği, hayatımızın niteliği demek. Öte yandan şunu da biliyoruz: Hayat hem bir mucize hem de her anıyla bir bilinmez. Geçmişi değiştiremeyiz. Geleceği öngöremiyoruz. Başka insanlar üzerinde kontrolümüz yok. En yakınlarımızın zihninde olan bitenden habersiziz. Kontrol edebileceğimiz çok az şey var ama kontrolümüz dışındaki her şey hakkında düşüncelerimizi yönetme gücüne sahibiz. Hayatımız, yaptığımız seçimlerin, aldığımız kararların toplamı. Tüm bu seçimler ve kararlar ise zihnimizde ürettiğimiz düşüncelerin ve bu düşüncelerin yarattığı duyguların sonucu. Bu yüzden daha mutlu bir hayat mümkün. Huzurlu, verimli, heyecanlı bir hayat; bilinçli seçimler ve akıllı kararlarla yaşayabileceğimiz daha anlamlı bir hayat mümkün. Peki ama nasıl? Bu büyük soruyu, küçük, çok küçük parçalara böldüm ve her hafta, adım adım cevaplamaya çalıştım. Bugün, yıldönümünü özel bölümünde, bu bir yılın öğrettiklerinin kısa bir özetini paylaşıyorum.

49. Doğru Soruların Gücü

Daha mutlu, daha zengin bir hayatın anahtarı aradığımız cevaplarda değil de kendimize sormaya cesaret ettiğimiz doğru sorularda saklıysa eğer? Her soru, bir fırsat. Her gün sorduğumuz basit sorular bile düşüncelerimizi, duygularımızı, hikayemizi şekillendirme gücüne sahip. Kaliteli cevaplar bulabilmek için kaliteli sorular sormamız gerekiyor. Çünkü yanlış sorular, bırakın bir çözüm sağlamayı, bizi olduğumuz yere çivileyen, çözümsüzlüğe mahkûm eden, kendi kendimize yarattığımız engellere dönüşebilir.

48. Endişelerin Çaresi

Her endişenin kaynağında, kendimize anlattığımız kötü bir hikâye ve endişeli düşünceler var. Düşüncelerimizi kontrol etmek, durdurmak, bastırmak zorunda değiliz. Böyle bir gücümüz de yok zaten. Ama onların bizi kontrol etmesini engelleyecek güce sahibiz. Lüzumsuz endişelerin çaresi, bu gücü bulabilmek. Hem zihnimizde hem bedenimizde. Dört bölümlük endişe serisinin son kısmı, daha az endişe ve daha çok huzur için yapabileceklerimiz hakkında.