Kafamızın içinde esip gürleyen bir fırtına, endişe. Tedirgin, gergin, huzursuz ya olursa ya olmazsa ya en kötüsü olursa diye birbirinin ucuna takılıp zihnimizi işgal eden sonu gelmez sorularla; kötü olasılıklar ve felaket senaryolarıyla, uykularımızı bölen, nefesimizi kesen, bizi yoran, üzen, dünyamızı küçülten bir duygu ve çoğu zaman boşuna taşıdığımız bir yük. Neden endişeleniyoruz, kaygılanıyoruz? Cevaplanması mümkün olmayan ıstıraplı sorularla neden kendimize eziyet ediyoruz, neden endişeyle vakit kaybediyoruz?

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir