117. Düşündüğün Her Şeye İnanma

Düşüne düşüne kendimizi mutsuz ettiğimiz ne çok an var… Zihnimiz, gerçeğin yerine kendi hikayelerini koyar ve biz de fark etmeden o hikayelere inanırız. Düşüncelerle aramızda mesafe bırakmak zor gelir. Oysa düşüncelerimiz çoğu zaman gerçekliğin doğrudan karşılığı değil, zihinsel alışkanlıklarımızın yansıması. Zihnimiz, nefes almak gibi, düşünmeyi de kendiliğinden otomatik olarak yapıyor. Hiç durmadan düşünüyoruz. Tıpkı kalbin kan pompalaması gibi zihnimiz de sürekli düşünceler üretiyor. Bir olaya tanık olduğumuzda, bir şey gördüğümüzde, bir söz işittiğimizde, olan biteni anlamlandırmak için otomatik olarak düşünceler üretiyor beynimiz. Ve bu düşünceler çoğu zaman geçmiş tecrübelerden, bastırdığımız korkulardan, endişelerden ya da uzun zaman önce içimize yerleşmiş kalıplardan ve önyargılardan besleniyor. Bu yüzden huzur bulabilmenin yolu, düşündüğün her şeye inanmamakla başlıyor.

116. GÜZEL ŞEYLER – Elma

Hayatımıza güzellik katan deneyimlere daha dikkatle yaklaştığımızda, gündelik olanın içinde saklı incelikleri fark etmeye başlarız. Merakla ve ilgiyle durup baktığımız her küçük ayrıntı, bizi hayata daha derinden bağlar. Daha mutlu hissederiz. Çünkü temel bir gerçek var: Dikkatimizi neye yöneltirsek, duygularımız da oraya akar. Güzellik ve mutluluk, algımızla şekillenen bir bakış açısı. Büyük ve olağanüstü anlarda değil; görmeyi seçtiğimiz küçük detaylarda saklı. Bir elmada mesela. Bazen sıradan bir elma bile, eğer gerçekten görmeyi bilirsek, bize tanıdık olandaki mucizeyi hatırlatır. Bu bölüm, insanlık tarihinin belki de en çok bilinen meyvesi hakkında: Elma. İlk ısırığın tazeliğinde mevsimler, lezzetinde sağlık, renk yelpazesinde güneş, rüzgâr ve zamanın hikâyesi var. Hayatımıza güzellik katan deneyimlere daha dikkatle yaklaştığımızda, gündelik olanın içinde saklı incelikleri fark etmeye başlarız. Merakla ve ilgiyle durup baktığımız her küçük ayrıntı, bizi hayata daha derinden bağlar. Daha mutlu hissederiz. Çünkü temel bir gerçek var: Dikkatimizi neye yöneltirsek, duygularımız da oraya akar. Güzellik ve mutluluk, algımızla şekillenen bir bakış açısı. Büyük ve olağanüstü anlarda değil; görmeyi seçtiğimiz küçük detaylarda saklı. Bir elmada mesela. Bazen sıradan bir elma bile, eğer gerçekten görmeyi bilirsek, bize tanıdık olandaki mucizeyi hatırlatır. Bu bölüm, insanlık tarihinin belki de en çok bilinen meyvesi hakkında: Elma. İlk ısırığın tazeliğinde mevsimler, lezzetinde sağlık, renk yelpazesinde güneş, rüzgâr ve zamanın hikâyesi var.  

115. Boşa Giden Keşkeler

Her gün ne çok keşke diyoruz… Geçmişte kalan bir anı zihnimizde düzeltmeye çalışırken, bazen pişmanlıkla bazen hasretle, kimi zaman şikayet etmek kimi zamansa kendimizi cezalandırmak için. Ama her defasında güçsüzlük hatta çaresizlik hissiyle. Oysa her keşkeyi, geleceği kurmak üzere kendi avantajına dönüştürmek mümkün.  

114. Dedikodu Yapmak Neden Zevk Verir?

“Size bomba gibi bir dedikodum var! İnanamayacaksınız, neler olmuş ama aramızda kalsın…” Bunları duyduğumuzda; yeni, gizli, belki yasak bir bilgi öğreneceğimizin daha işaretini aldığımız anda, zevk duymaya başlıyoruz. Beynimiz dedikoduyu neden ödül gibi algılar? Dedikodu, hangi yönleriyle psikolojik bir ihtiyaç? Ne zaman yıkıcı bir silaha dönüşür? Ve başkaları hakkında söylediklerimiz, bize kendimizle ilgili neler anlatır?      

113. Kendinle İyi Geçinmenin Yolu

Hayatı sevmenin, hayatla dost olmanın ilk adımı, kendine dost olmak değil mi? İçimizde kavga ettiğimiz sürece, dünya da huzursuz, gürültülü. Kendimize düşman olduğumuzda, ne başarının tadı var ne güzelliklerin. Kendini anlamak, kendi hikayeni sahiplenmek, önce kendine sadık olmak için…  Kendimizle iyi geçinmek için neyi bekliyoruz?

112. Hayatı Kolaylaştıran Basit Cümleler

Mutsuzluk sandığımız şey bazen yalnızca bir alışkanlık. Düşünmeye alıştığımız olumsuz, faydasız, mutsuz düşüncelerin yarattığı duygusal bir döngü. Bu döngüden çıkmanın yolu, yeni düşüncelerle zihnimizi yeniden eğitmek. Çünkü hayatı değiştirmenin yolu, yalnızca tek bir düşünceyi değiştirmek kadar kolay olabilİr.

111. GÜZEL ŞEYLER – Renklerden Sarı

İnsanın dişlerini kamaştıran limon sarısı, yumuşak, mat sarısıyla ayva kabuğu, platin rengi saçlar, mısır püskülü, ayçiçeği, kehribar, bal rengi, sonbaharda yaprakların arasından eriyip dağılan altın rengi… Hepsi, doğanın sarıya yüklediği bin bir anlamın yankısı. Bugün, işte o rengin—sarının—ışıkla, sıcaklıkla, insanlık tarihindeki yeri ve yaşam enerjisiyle iç içe geçmiş hikayesi.  

110. Adını Koyamadığımız Duygular

Adını koyamadığımız duygulara, başka diller aracılığıyla isim bulabiliriz. Dünyanın uzak dilleri, başka dillerde tam karşılığı bulunmayan, buna rağmen dünyanın hemen her köşesinden insanın duygularına tercüman olabilecek egzotik sözcüklerle dolu. Kendimizi daha iyi anlamaya ve içimizdeki karmaşayı yatıştırmaya yardımcı olabilecek sözcüklerle.